3.07.2012

Kedime kim bakacak?


  Aslında ölmekte olanlar, ölüler veya ölümle ilgili pek bir deneyimim yok. Süper giriş di mi? Neyse efenim şöyle bir gerçek var ki kendimi bildim bileli kafamın arkasında öl de kurtul anasını satayım lafı geçer.

  Reklamlardan kolay etkilenen biri olduğum gerçeğinden midir nedir bu ses beni bir iki kere bitmeyi denemeye itti. Şu an bu yazıları okuyabildiğinize göre başarısız olduğumu anlamışsınızdır (mevcut teknoloji seviyesi benim kadar laf yapabilen bot üretmeye yetmedi henüz). Başarısızlıkların getirdiği hırs da bir iki denemeye yol açtı tabi.

  Neticede ülserden başka birşey elime geçmiş değil. Amacın elimdekilerden tamamen kurtulmak olduğunu düşünürsek deminki cümle biraz tezat kaçıyor gerçi ama durum bu. Öte yandan bütün sülalede ülser olduğu göz önünde bulundurulursa formaldehitle de formaldehitsiz de bu noktaya gelebilirdim gibi geliyor.

  Eskisi kadar çok değil gerçi bu plan program halleri. Mesela eskiden yeni bir yere girdiğimde ocak elektrikli mi, havalandırma ne durumda, lavabonun altında hangi kimyasallar var veya kaçıncı kattayız diye düşünürken şimdi 10. katta oturmama rağmen hiç yere hızlı konmayı düşünmedim. Yalan söyledim. Düşündüm ama sonra kedime kim bakacak diye düşünüp vazgeçtim.

  Bu "Kedime kim bakacak?" kalıbı aslında sizin şu an bu yazıyı okuyabiliyor olmanıza sebeptir. Lise sondayken çok mutsuz olduğum bir günde rehberlik servisine gidip ağlayarak bunu sormuştum. İçim akıyor ve akan şey ziyan oluyor gibi bir his vardı. Sanırım buna anlaşılmama hissi deniyor da şimdi ben kimin neyini anladım ki tutup kimse beni anlamıyor tribine gireyim. Öte yandan benim anlamama sebebim dinlemiyor oluşum o ayrı. Aptallıktan değil yani. Neyse, neticede ailemi çağırdılar ben de eve gidip uyudum. Sonradan öğrendim ki bize sene başında "Beni abiniz olarak görmenizi değil abiniz olarak bilmenizi istiyorum." diyen adam babama oğlunuzun okula devam etmesi için rapor gerekebilir gibi birşeyler zıvalamış. Bu benim psikoloji okumamda ne kadar etkili oldu şu an bilemiyorum ama duyduğumda çok sinirlenmiştim. Konu bu değil belki ama sinirlendim işte ki sinirliyken kafamın arkasındaki fısıltı fıs özelliğini kaybediyor. Lakin daha sonra ne zaman ölüme yaklaşsam (10. kat balkonundan aşağı tükürürken mesela) hep kendime kedime kim bakacak diye sordum ve geri döndüm. Saçma bir durum aslında çünkü hayatımı istemsizce kurtaran kedi öleli 7 sene oluyor. Yerine yeni kediler geldiğine göre (ki 7 sene içinde ne yazık ki 8 tane kedim oldu - aynı anda değil) ölmeyi istemeyen tarafım sessiz ama daha başarılı. Ay evladım işte buna yaşama sevinci diyorlar demeyin. Pek eğlenmiyorum zira.

  Yakın hissettiklerime bu hislerimi anlattığımda ilgi çekmeye çalıştığım veya cool takılmaya çalıştığım gibi sonuçlara vardılar. Ki bu benim yakınlık algımın ne kadar hatalı olduğunu gösterse de aslında EMO edebiyatı yaptığımı da bana gösterdi. Kendimi mutsuz hissetmiyorum. Yoğun olarak kendimi mutsuz hissettiğim anlar genellikle ayrılık sonrası oluyor da bu bana özgü birşey değil zaten. Öte yandan kendimi mutlu da hissetmiyorum. Huzurlu da değilim ama zaten bizim eve ek uğramazdı huzur. Kızkardeşim intihara meyilli olmadığına göre huzur insanı hayata bağlayan birşey değil gibi bir çıkarıma ulaşabiliyorum. Ki ee yani?

  Şimdi düşününce ilgi çekmeye çalıştığım doğru. Yöntemler uyuşuyor tabi de bunun ötesinde ben bi bok yediğimde (örneğin cıva içmek) ilk yaptığım iş insanlara gidip içtim demek oldu.  Günlük hayatımızda öyle insanlar görmediğimizden midir nedir taşak geçtiler benle. Bir tayfa bana cıva demeye başladı ki aslında hoşuma da gitmedi değil. Lakin raz'dan sonra cıva'ya alışmak için kasmadım.

  Nasıl tür ilgi çekmeye çalıştığımı ise bilmiyorum. Kafamın gerisinde ne konuşulduğundan pek emin değilim zira. Bu öl de kurtul fısıltısı ortam sesinin çok üstünde de olabilir. Öyle ya ben geri kalan konuşmaları duymuyorum lakin götün biri (sub karakterlerime hakaret edebilme hakkım saklıdır) öl de kurtul diye bağırıyor olabilir.

  Kedime kimin bakacağı konusu ise aslında çok önemli değil. Sözün esas anlamı ben kedimi seviyorum... Sorun şu ki ben kendimi pek sevmedim sanırım. Ama kedi iyi, kedi güzel. Evde de bir tane ayna olduğuna göre şimdilik sorun yok.
 Buraya kadar intihar mektubu okuyormuş hissine kapılmış olabilirsiniz ama telaşlanmanıza gerek yok daha buradayım ben. Hem yeni kedi aldım. Gri.

  Neyse efenim biraz daha kendimden bahsedeyim de egom kapılardan sığmasın. Bu bitim denemeleri sonucunda nispeten korkusuz biri olduğumu farkediyorum. Geleceğe dair bir endişem de yok... En kötü ne olabilir ki diye düşündüğümde aklıma ölürüm cevabı geliyor. Aynı şekilde bu kadar tersine kasmışken sağlığıma dikkat etmek de içimden gelmiyor. Yani tam öyle değil. İçimden gelmiyor değil aklıma gelmiyor. Evlendiğimden beri "Mutfak lavabosunda bir sürü bakteri varmış." veya "Sifonu çekmeden önce klozet kapağını kapatmazsak bok parçaları havaya karışıyormuş." tadında şeyler söylüyorum ama açıkçası zerre umrumda değil. 

  Neyse demeye çalıştığım sık sık insanları öldürmeyi planlıyorum. Nadiren bu insanlar başka bedenlerde yaşıyor oluyorlar. Benim de onların da yaşıyor oluşu için tembelliğime şükredebiliriz sanırım.

  Ateist olmanın böyle yan etkileri var işte... Ölümden sonra bilincin devamına inanıyor olsaydım tabi ki bir göt korkum olurdu. Lakin düşen uçakta ateist olmaz lafını kıvırıp bu lafı edene monte edebilecek bir şans yakın zamanda elime geçti. Türbülansa girdik, herkes bağırış çağırışken (ki nedense çok az kişi dua ediyordu ya da herkes annesine tapıyor) benim içimden kısa bir "oh be" yi takiben "evet son düşünceleri alalım kapatıyoruz bünyeyi" ondan sonra da 7 sene önce ölen kedimi düşündüm. Mallrats adlı Kevin Smith filminde düşen bir uçakta herkesin masturbasyona başladığını anlatıyordu. Uçak düzeldikten sonra herkes aletleri pantolona geri koyup hiçbirşey olmamış gibi takılmışlar. Bizim yaşadığımız 5 dakikalık genel panik hali sonrasında bir çok annein kulağı acıyla çınladıktan sonra bir sürü yarabbim şükür duydum. Burdan nasıl bir şey çıkarmalıyım bilmiyorum ama böyle de bir data var yani.

  Neyse biraz da yazı boyunca bahsettiğim kediyle ilgili birşey anlatmak istiyorum ki saygıyla anmış olayım. Shinji (kedinin adı buydu) bana nasıl öldüğümüzü ve ölüyle canlı arasındaki farkı gösterdi. Kendisi benim en yakın arkadaşlarımdan biri olduğu için uyutulurken yanında olmak istedim. İlaç etkisini gösterirken çenesinin altını okşayıp gözünün içine bakmanın en doğru hareket olduğunu düşündüm. Terminator 2'nin sonundaki gibi aslında. Gözün içinde bir ışık sönüyor aslında ama tam öyle değil. Göz rengi bir ton açılıyor gibi. Shinji öyle birden bir büyüyle 5 kilo ete dönüştükten sonra ise son bir ayda çektiklerini düşününce biraz rahatlamıştım. Acaba son anda o ne düşünüyordu diye merak ediyorum bazen. Korkuyor olamayacağına göre... ne?

  İnsanlar korkuyor da korkmasalar ne farkedecek? Ölürse insan bilir mi Dünya?

29.06.2012

Ne Kadar Eşitiz Değil mi Sevgilim?

Mayıs sonu haziran başı İstanbul'daydım.
Ben oradayken kürtaj konusu tartışıldı. Konu başlığı sarsıcı olduğu için sokaklara düşüldü. Sana ne yarraam dendi. Sen kürtajı hobi mi zannediyorsun diye soruldu. İ. Melih Gökçek gene Ankara'da deniz seviyesinin kat kat altında yaşam olduğunu hatırlattı. Dikkat dağıldı ve bir sürü yasa geçirildi ve hatta 3. köprü ihalesi bile yapıldı. Bunlar (3. köprü dışında) kesinlikle beni ilgilendiren konular değil. Zira kadının bedeni ve kadının kararı. Ben zaten ne kadar istersem isteyeyim (niye isteyeyim o ayrı) ne kürtaj yaptırabileceğim ne sezaryenle doğum yapabileceğim. Bu noktada kadın erkek eşitliğine değinmek istiyorum. Fiş ve priz ilişkisiyle açıklanamayacak olsa bile kadın erkek eşit değildir. Bu söylemimi ise kürtaj konusu açılana kadar düşünmemiştim.

 Bir erkek, çocuk sahibi olmak istiyorsa mutlaka bir kadına ihtiyacı oluyor. Kadınlarda durum böyle değil. Bu durum beni biraz üzüyor açıkçası. Bir kadın benim bedenim benim kararım dediğinde bana ne o zaman diyip geçiştiriyorum ama ben ne olacağım? İlla bir klonlama teknolojisi mi beklememiz gerekiyor? Zira kiralık anne dediğimiz oluşumda da kadın çocuğumu görmek istiyorum dese pat diye hayatımda kocaman bir önem ve ilgi beklentisi oluşacak. Bir erkek olarak bu duruma ne münasebet gen benim diyebilme hakkım yok. Hakkı bırakın aklımdan geçmez bir anneyle çocuğunu ayırmak.

Neden? Çünkü münaasır medeniyetler seviyesinde yetiştirildiğimden kadın ve erkeğin gerçekten eşit olduğunu düşünüyordum. Ayakkabı ve terlik arasındaki farkı biliyor olmam veya yerlere tükürükle işaret bırakma gibi hobilerim olmadığından bir çok dişi arkadaş da edindim. Bu dişileri cinsel veya duygusal partner olarak düşünmnüyorum. Kendilerinin çükü olan arkadaşlarımdan tek farkı küfrederken kullandığım kelimelerin değişik olması. Kadınlarda eylemin kendisi travmatikken erkeklerde eylemin yöneltildiği kişi ya da kuruluş daha önemli oluyor. Örnekle açıklayalım da yazıya küfür girsin. Mesela benim en yakın pipili arkadaşım Engin kendisine ananı öpeyim desem de deliriyor annesiyle daha çıplak aktivitelerden bahsettiğim zaman da. Neyse niyeyse küfredemedim. Öte yandan en yakın pipisiz arkadaşım Elif'e başka birine küfrettiğim zamanı anlattığımda bile gözleri büyüyor.

Elif'in küfür repertuarıma olan hayranlığı bariz olsa da benim anlatmaya çalıştığım şey bu ayrım. Kadınların yanında daha az küfrediyoruz çünkü onlar erkeklere kıyasla daha narinler gibi bir düşünce kalıbı var. Kanımca bu 2 yüzyıl önceki psikologların tavrından farklı değil. Aranızda geçmiş zaman psikoloji televolesini seyretmemiş olanlar olabilir o yüzden şeediyim de aklınızda soru işareti kalmasın. 1800lerin sonu 1900lerin başında bütün psikologlar erkekti. Zamanın psikologları kadın aklını pir-u pak ama fazla parlak değil olarak yorumladıklarından insanın kirli çamaşırlarıyla uğraşan bir bilimin (ki çamaşır yıkamanın kadın işi olduğuna inanıyorsanız burada bir ironi göreceksinizdir) yani insan aklının karanlık köşelerini temizlemek olan (hah gene... temizliği kadın işi olarak görenleriniz varsa iki satır daha bekleyin) psikolojinin kesinlikle bir kadının anlayabileceği bir disiplin olmadığını söylüyorlardı. Şimdi psikoloji sınıflarına bakıyoruz 95 kişilik dönemde 6 pipi var biri eşcinsele ait... ve pipisi olmayanlar da hiç o kadar narin falan değiller. Bununla ilgili delillerimi saymak farklı bir blog doldurur (entry değil blog) o yüzden burada kalsın bu paragraf.

Oturup düşününce erkek egemen toplum sözü baya ilginç gelmeye başlıyor aslında. Yani gerçekten erkek egemen bir toplumu gözlemlemediğim için bilemiyor olabilirim. Öte yandan bu yönetim cart curt işlerinde erkeklerin daha sık görünüyor olmalarını ise erkeklerin aptallığına veriyorum. Neticede 7 milyarlık dünyada ne kadar zengin veya güçlü olabilirsin ki... Ya da senin gücün ve zenginliğin benim için ne ifade eder? Sanırım herkes neden güç ve para peşinde koşturduğumuzu biliyordur. Birinizin aklından gösterip vermeyenler yüzünden gibi bir laf geçtiyse teşekkür ederim. o da doğru çünkü. Öte yandan erkeklerin sahip olup da kadınların olmadığı hangi haklar var merak ediyorum. Bu kesinlikle retorik bir soru değil.

Kanımca insanlık olarak bir yerlere varabilmemiz için (şu an olduğumuz yer sadece oyuncak bolluğu. Lütfen cep telefonunuzu uygarlık göstergesi olarak görmeyin.) kadın erkek ayrımını kaldırmamız gerekiyor. İnsanların bazıları doğurur gibi bir söylemle çıktığımızda daha efendi insanlar olurmuşuz gibi geliyor. Neticede ben bazen kapıları açmıyor olabilirim ama ben kapıyı açmadığım için biri dönüp yüzüme öküz diyebilme hakkını buluyorsa bence bu erkeklerin kibar olma zorunluluğunun kanıksanmasından başka birşey değildir.

Neticede bana bütün gün bana Ata Demirer'in dolmuştaki kız taklidi gibi davranıyorsa, herşeyi benim yapmamı bekleyip her yaptığımı eleştiriyorsa, beni insan olarak yok sayıyorsa, hiç birşey söylemeyip düşüncelerini okumamı bekleyip sonra hoşuna gideceğini düşündüğüm birşey yüzünden surat yiyorsam çeker giderim arkadaş. Adam ben burda neciyim diye düşünmez mi? Bir de kadına el kalkmaz kuralı arkasına sığınıp sevgilisine boktan beter davranan kadınlar var ki açık açık söylüyorum ben bir kere kendimi böyle bir büyüüük bir öfke okyanusunu içerken buldum. Ne oldu hatırlamıyorum ama sonrasında aylarca ne biçim biriyim lan ben diye düşünerek geçirdim. Gene açık açık söylüyorum ki şimdi düşününce kendimi suçlu görmüyorum.

Demem o ki kimse kimseye durduk yere şiddet uygulamaz. Karısını düzenli olarak döven erkek büyük ihtimalle eşcinseldir ve mutsuzluğun dışavurumu olarak şiddete başvuruyordur. Karısı ise mutsuzluğunu öğrenilmiş çaresizlik olarak şekillendirir ve saklar. Çocukları hakkında düşünmek beni çok üzüyor (çünkü kendisi ilgisiz büyüyecek ve bu büyüme içinde vahşeti normal sayacak ve başka bir sebepten mutsuz olduğunda eşine saldıracak).

Bu yazıda kadına karşı şiddet haklıdır DEMEDİM. Bunu peşinen söylemek istiyorum. Ben her türlü şiddete karşıyım. Fiziksel veya psikolojik şiddet olması da bir şey değiştirmiyor bir kadına veya erkeğe veya bir hayvana uygulanması da (sivrisinekler hariç). Bu yazının ana konusu eşitliğin ne kadar mümkün olduğu. Bir sonraki yazımda insanlara nasıl davranılması gerektiğinden bahsedeceğim. Yani yarın da olabilir önümüzdeki ay da o kadarını bilemiyorum.

13.05.2012

di mi? ne acaip!

Hepsine hazırdım. Halen hazırım da denebilir ama zulalarımın hepsi Türkiye'de kaldı. Tahliye planları, nerelerden uzak durulacağı ve nereye sığınılacağı da hep İstanbul'a göre hazırlandı. Artık uzay molozu mudur yoksa zombi midir bilmem ama post-apokaliptik bir dünyaya hazırım. Hiç bir şey benim o apokalips dediğimiz olayı atlatabileceğimi garantilemiyor tabi de hazırım yani. İşin ilginç yanı dünya da buna hazır. Eşim normalde bilim-kurgudan tiksinir, komedi görünce rahatsız olur ama farkettik ki bu aralar okuduğu kitapta insanlar önce durup sonra uyuyp sonra ölmeye başladılar. Her yerde bir istila, bir "5 kişi kaldık güvenli yer bulup sevişelimcilik", bir "zombinin kafasını patlatmadan inmez abi"cilik mevcut. Bunun sebebinin zombilerin insan veya canlı olmadıkları için televizyonda çatır çatır öldürülebilmeleri olabilir. Öte yandan 500 milyon kişilik yerde 7 milyar olmamız da genel olarak insanlar üzerinde, en sosyal en arkadaş canlısı (bkz: yavşak) kişilerde bile, bir yeterılan tavrının doğmasına sebebiyet verdi. . Herkesin zobilerin kalkmasını beklemesinin sebeplerinden biri bu. Bir diğeri artık geçtiğimiz yüzyıllara kıyasla cinayetten yırtmamızın çoĞk zorlaşmış olmasıdır. Neticede kimse anneanneme gıcık oluyorum diyemiyor. Bunun yerine tonton nineyi zombi hayal edip (ki yaşlı insanları hayalde zombileştirmek çok kolay) "bu hatun bana saldırmaya kalksa üzülürüm ama beline tekmeyi koduk mu kalça felan tuzla buz olur sonra yerdeyken kafaya sıkmak kolay olur" diyoruz. Bu aslında insanların birbirinden nefret edişinin bir yan ürünü. Romero yaşayan ölülerden bahsederken kapitalizm eleştirisi yapıyordu belki ama "occupy movement"ın ivme kaybetmesi ve orospuçocuğu medyanın eylemcileri tembel ve hiç bir işe yaramaz adamlar olarak göstermesinden sonra "yok anacım amaç özüme işlemiş bir öteki tiksintisi üzerine kurulursa daha şevkle beyin dağıtırım"a döndü. Bir de McDonalds ürünlerinin 74 AY kadar bozulmadan hatta böcek bile değmeden saklanabildiğini farkettik. Yiyebiliyor muyuz bilmiyorum ama eğer hala tüketime uygunlarsa (yani en azından üretildikleri ilk an kadar -zira ben bir aralar Mc hastası olmama rağmen artık tüketmiyorum, çünkü aletin baştan tüketime pek uygun olmadığı kanıtlandı) sağa sola zulalasak? Yani şimdi bi bigmac yesem tadı pek hoşuma gitmez herhalde (son 6 aydır kendimi baya tü kaka diyerek şartladım çünkü) ama bütün gün zombilerden kaçıp ağlayarak akraba katletmekten bıktığım bir günde sığınağa gelip, o açlıkla menüye gömülmek bende nasıl bir his yaratır bilmiyorum. Belki eski güzel günleri hatırlayıp hüzünlenicem. Yok ya ne hüzünlenicem... Belki belkenilen zombi partisi fast foodlardan olacak? Processed food dediğimiz ürünlerin zeka geriliği yaptığı biliniyor neticede. Bir insandan zombi yapmak içinse 2 gün toprak altında bekletmek yeterli. Fast foodun beynin oksijen kaynağını tıkayacak kadar kolestrol barındırıyor olması ise bir gerçek. Abi ama o zaman da ilk zombiler şişko olanlar olacak gibi bir çıkarımımız oluyor ki nedense literatürde şişman zombilerin saldırı metodları arasında kusmak var... o ne ya? Öte yandan demin aklıma gelen bir yöntem ise zombileri tekrar topluma kazandırıp hayatta kalanlar için daha az stresli bir hayat sağlayabilir. Yöntem şu: iki kişi zombiyi tutar 3. kişi chainmail gauntlet ile (tercüme etmeye kasmıyorum) zombinin ağzını açıp tenis topu tıkar. Tenis topu yerine zombinin üstüne dolap devirip (daha ağır birşey olmaması lazım ki kırık kemik sayısı minimum olsun) eski dostumuzun kafasını koli bandıyla böyle 5-6 kat çevirip ısıramaz hale de getirebiliyoruz. Bu yöntem tenis topundan daha iyi çünkü çene sağlam olmasa da uygulanabiliyor. Elde ettiğimiz arkadaşları ise alternatörlü koşu bandına koduk muydu al sana yenilenebilir enerji. Gerçi yenilenmek derken eskimiş zombiyi atıp yenisini koymaktan bahsediyorum... Ama şimdi kalkıp da ee gene çevreye zararlı demeyin. Çevre mi kaldı her taraf (m)illetin babanesiyle doluyken?

1.04.2012

FRP bazı şeyleri ÖLDÜRÜYOR!

Fantasy Role Playing (fantastik rol yapma oyunu) bir ara satanizm ve intiharlarla özdeşleştirilmişti. Fatih Altaylı bile bu durumdan çok etkilenip "Yüzüklerin efendisini okumadım ama eşim okumuş. Cinler periler akıllı adam işi mi efendim" tadında birşeyler söylemişti.
Dünya genelinde de FRP veya herhangi bir rol yapma oyunuyla ilgilenen (gönül vermiş demiyorum bakın) kişilere garip damgası yapıştırmak gibi bir gelenek var aslında.
FEKAT!
FRP dediğimiz şeyin kişiye neler kattığını kimse düşünmek istemiyor nedense.
Mesela ben yıllarca kender oynamış biri olarak hedefi olduğum ayrımcılığı saysam bitmez. Budur. Her ama her oyunda nerede olursam olayım hapise tıkıldım, sorgulandım ve çantalarım karıştırıldı. Sadece kısa boylu olduğum için. Bir de masa örtüleri mi kayganmış ne, paso çantada çatallar, kaşıklar falan. Bu durumun gerçek hayata yansıması ise şudur: ben ırkçı olamam arkadaşım... Ne hissettiğini biliyorsun bir yerden sonra. Durum bazen çok ciddi olabiliyor çünkü. Gerçekten adama bir şey anlatmak istiyorsun, pat, "Hadi ordan pis hırsız. Ver bakim çantanı."...
Hatırlayınca sinirlendim gene. Araya sıkıştırmak istediğim bir bilgi var kenderler laf sokmalarıyla meşhurdurlar. Maraşta dondurma, bizde bu. Yalamak istiyorsanız buyrun. (o cümlenin neresine " işareti koyacağımı bilemedim ama güzel bir örnektir. Normal başlayan bir cümleyi değiştirip karşı tarafın annesine falan yönlendirirler. Laf karşısında insanların sinirden elleri ayaklarına dolanır. Belki benim annem bir melekti bile diyemezler... çok eğlencelidirler)
Bunun diğer tarafı da şu: sana bağıran neticede cuma akşamları içmeye çıktığın adam olunca, onun karakteri üzerinden sana ayrımcılık yapmak zorunda kalması onda da aynı uyanışı yaratır. Ha yok mudur ırkçı frpci? Vardır. Örnek grup aldığınız her toplulukta mutlaka birileri salak olacaktır. Ne yazık ki böyle bu. 2 kişi alsak bile böyle olabiliyor hatta (ya biri ya ikisi birden yani).
Öte yandan oyun içindeki karakter arası dinamikler gözlemlendiğinde iki karakterin gerçek hayatta 10 senede kurulan dostluğu kurduğunu görürüz. Gerçek hayatta birbirinden tiksinen tipler aynı oyunda olmak zorunda kalırsa (ki az kişiyiz oluyor bazen böyle) oynadıkları karakterler de birbirinden tiksinir hatta bu karakterler durumu birbirini lava falan itmeye kadar götürebilirler.
Oyuncular aynı karakteri oynamaktan baydıklarında bambaşka birini oynayabilirler. Ben uzun süre kender oynadıktan sonra thri-kreen oynamaya geçtim. Muzur çocuk karakterinden dev peygamber devesine geçiş çok keyifli olmuştu. Arada tak tık ve benzeri sesleri çıkarıyor olmam burdan kalma bir alışkanlık. Böcek dilinin çok iyi bir gırtlak kaşıma egzersizi olduğunu farkettim.
Konuya dönüyorum.
Oyuncular birden çok karakteri oynadıkları için diğer oyuncular tarafından kolay çözümlenirler. Bu yüzden frpciler birbirlerini çabuk ve iyi tanırlar. Kişilerin kendi aralarındaki mesafe bu değerlendirmeye göre belirlenir.
Sıkıldığım için daha fazla yazmak istemiyorum. (bu cümledeki katkılarından dolayı Doğa Orkan Dere'ye teşekkür ederim. Kendisi ismini doğru yazabilmem için klavye yolladı ben de ö nerde lan demek zorunda kalmıyorum artık. Tabi insanlara sıkıldığımı belirtmek istediğimde cinsel münasebette bulunduğumu yazmak zorunda kalmaya da son.)

29.02.2012

tedium is the most dangerous element

Teaching English as a Second Language dersleri basladi.
[iman] ALLAAAM YAREPPIM BU NE YEAAAA [/iman]
Hoca neden gramer ogretmeliyiz dersini anlatirken (gramer nedir degil) aklim cok acaip yerlere gidiyor.
Ders plani yaparken buldugum fikirler yenilir yutulur cinsten degil.
Bir iki tanesini yazayim ki goz yaslarimi gorun misralarimda.

fiCkir 1:
acaba kultur balinasi yetistirsek Japonlarin avlanmasini engelleyebilir miyiz?
butun memlekete ayda 1 mavi balina yeter gibi geliyor.

fiCkir 2:
inek boku yedirsek insanlar seluloz sindirebilir hale gelir mi?

FiCkir 3:
insanlardan metan gazi toplanabilir mi? minimum metan kaybi hasat aninda ne kadar penetrasyon gerektirir?

fiCkir 4:
bu yeni sindirim yetenegi sonucunda umumi tuvaletlerde sigara icmek hala cezaya tabi olur mu?

FiCkir 5:
Vapur iskelelerinde yazan "iskele verilmeden hayvanlik etmek tehlikeli ve yassahtir" lafi dogru ise yaptirim ne?

FiCkir 6:
Birisine hayvan dedigimizde neden hakaret olarak algilaniyor?

Fickir 7:
insan beyni oda sicakliginda tereyagi kivamindaysa neden simdiye kadar ne bir Jedi ne bir telekinesis sahibi birilerinin beyinlerinin kucuk bir kismini itip adam oldurmeyi akil edemedi? Jedilar giciklar hadi de Sithler neden Force lightningle falan ugrasiyorlar? neticede bu adamlarin iki parmakla beynimizi pismemis omlete cevirmesi mumkun degil mi? (pismemis omlet cirpilmis yumurta olarak da algilanabilir... ben demin uzun bi raki muhabbetinden sonra artmis favayi hayal ettim degisik oldu)

FiCkir 8:
Gecen gun muhendis yaklasimiyla bardagin bos tarafinin olamayacagini cunku bizim bos olarak gordugumuz kismin havayla dolu oldugunu ogrendim (buyuk bir aydinlanma olmadi... hala elektrik faturasi ayni geliyor). Pesimizm icimizdeymis yani. ote yandan bardagin yarisini bos olarak gormek istiyorsak bardagi komple vakuma koymak lazim. o zaman da su buharlasiyor. demek ki everyone is a pessimist in vacuum. in your face enginAr!

Bu fikirler yalniz degiller tabi. kafamdaki tilkilerin (42 adetler) kuyruklarinin birbirine deymemesinin sebebi arkadaslarin bir soru ve fikir havuzunda yuzuyor olmasidir. Takdir edersiniz ki kafamin ici cogunlukla siviyla dolu... sivi ve gazlar disindaki muhteviyat soyle: beyin, 42 tilki, bir suru penguen (Douglas Adams'a gore insan beyninin %90i penguen saklamak icin kullanilir), yazilmamis fikir, FiCkir ve fiction, bir de gazozdaki baloncuk sayisi kadar soru. tabi bu sorularin omru de o baloncuklar kadar oluyor. Lakin onlara daha sonra deginecegimdir.

Orkan bey icin bu yazinin ozeti: SIKILDIM ULAN!

22.02.2012

Suicide is Better than Homicide

In this bio centric era we as a species are, there is a debate about whether we should stop suicide attempters or not. Most members of our society would bring forth the "sanctity of life" to debate against the right to end one's own life. Even pro-choice people, who say abortion is a woman's right, would actively try to prevent a suicide attempt. Most people don't recognize the need for this act, let alone understand why someone would actively try to end this "perfect and holy of all concepts".

In 1897 Emile Durkheim organized the research which had been going on since the 1820's and integrated them in his book Suicide: A Study in Sociology. This statistical research started, almost at the same time, in France and Germany by Jean-Pierre Falret and Johann Casper (in respective order). This work was actually intended to classify and understand the concept of suicide in general. It is classified according to age, gender, nationality, race and class of the individual. It also distinguishes between group suicides and individual suicides (which is named "egoistical suicides" in the book).

Since the act is greatly personal in its nature (that is to say: no matter how many people kill themselves and for what reason they do that, people are buried in different holes in the ground) the sincerity of anyone (including Durkheim) talking about the subject would not be sound if even the tiniest bit of generalization takes place; but for the sake of being academic some form of generalization is required. To fill those requirements the subjects of this article will be grouped as non-Muslim males living in a multicultural country with a population consisting of mainly Muslim people. The age group of these individuals is 20 to 25, and they have weak or no family ties.

The subjects of the group specified above have a greatly different view on most topics considering life, universe and everything, which goes something like this: Consider the Earth, a rock with a juicy hot center orbiting a hot ball of gas. The only planet we've found life on so far. It was created roughly 4.57 billion of years ago and the layer which supported life on it (the biosphere) is actually younger than 1 billion years. The evolution of any species is just at its beginning. With the number of individuals from all species in mind one can easily say that it is very easy to force a species into extinction with the wrong species sneezing on another. Human beings, with an immense infantization process lying in their evolutionary past are by far the most fragile of these species. Humans tend to see themselves as superior to other races simply because we can build computers or send satellites into space. The reason for that is to forget how jealous of bears we used to be so we skinned them and wore their pelts. Humans would be forced back to those "animal skin wearing ages" in 2 years maximum, if we eliminate the electricity completely.
Environmentalists would roar in anger when someone says the only harm we did to the Earth is sending stuff off it not polluting the atmosphere. Maybe the whole reason for this biosphere to form is to eventually invent plastic which would lead to inorganic life. Comparing the length of life of plastic and flesh we can easily see how better than plastic bottles we are. This is life. People who claim life is sacred lack the consistency in their arguments. If every fragile and short lasting thing is sacred, why hasn't anyone built a shrine to the light bulbs or test tubes which get broken by hundreds each day?

People call this point of view dumb or pessimistic (depending on the mouth flapper) but it actually is an objective and realist approach. With this in mind one can easily see none of this is special or sacred. Any bond you form with members of your own species and those of others' is based on personal gain. You can even say suicide is humane considering it means I will not use anything you use. The resources and the space would be recycled without people noticing it.

The people who actively try to prevent suicide attempts also try to remind the suicide attempter how much they mean to them or how bad "the country needs bright minds like theirs". These two are examples for how inconsiderate and idiotic human beings really are. The people who buy those lines and decide that the sunset is really beautiful are not different from the ones who stopped them and/or didn't actually mean to kill themselves but send a message (which is usually a list of demands- another act reeking of inconsideracy and stupidity.)
Most others (usually therapists) say that suicide is wrong because it's an irreversible process. This is a text-book phrase which skips the fact that attempters do not really care about the consequences of the action, because, well they won't be a part of them anymore.

The psyche of the attempters in this group can be summed up in to "being fed up" or "tired" and telling them how beautiful the moonlight is would only provoke a flow of negative feelings. As stated before attempters do not see life the way others do. To them the bugs with big colorful wings and reproductive organs of immobile organisms are not beautiful or interesting. Those people have passed the age of wonders and were not impressed.

Since the group do not have (or need to have) social connections, the emotions which were loaded on them by their kin do not mean anything other than a burden. They do not marvel in their "friends'" happiness and asking one to be by their side for ever and ever and ever is perceived as is perceived once repeated three times in a row.
Some countries even banned attempting to commit suicide. This is the world which tries to motivate their young into being more productive members of their societies. Once they succeed however nothing changes for the attempter. They're still alive and overly unsatisfied and disappointed with members of their race yelling that they love him from a distance but not caring at all. The governing bodies do not offer any way to change the way life runs for the attempters.

This brings us back to the sanctity of life. A life is sacred only to the one who lives it. The promises one offers to another in an attempt to save his life are actually ways of trying to save the moment. Memories are acidic compounds stored in different parts of the brain and they get altered daily, so the pain which is claimed to be caused by the death of a "loved one" is not eternal. (If it is, well, there is always the choice of suicide. This idea also fits the life after death theory but the subjects in the group being focused on do not believe in the afterlife.)

Any time someone tries to prevent the suicide actually fortifies the reasons to wish this all ends in the group.

Geniuses

We humans like to think of ourselves as masters of nature. Through development and use of technology we believe we can change the conditions like heat, light or the threat from other organisms to our favor. Nature has proven us wrong in the past five years but nobody seems to notice; nobody seems to care.

Even when most of the world became aware of the problem called global warming some people (who actually held the positions of power) chose to discard this fact completely and decided to pursue their own goals (which would mean nothing if there's no food to buy). The more shocking fact is seeing a member of Greenpeace smoke and flick the butt into the sea. This makes one think that not all members of the so called nature lovers love nature but a community to belong in to (or being able to get a mate easier by showing how caring they are). Considering most female members of our species are attracted to sensitive and caring males, and most male members of our species are in favor of females who are capable of chaining themselves to some place to make a point (which must symbolize the sentimental attachment to their loved ones or something like that); joining the club is a smart move.

Every group has a different thing to say and a different point to raise awareness to. As you can see Greenpeace is not a solitary example of those groups which has members with a different goal. These groups are well aware of that but since the thought they're defending is more or less non-changeable what they need is bodies not minds. They need move vocal cords yelling the same slogans which were set months back. The leaders of these groups know one fact: the more people you have the easier you get them to do what you want them to. A reason for that every member of the group has the fear of being cast out of the group (either politely or by being cast out of existence through lynching). A cult can be motivated in to mass suicide; a group of people can be convinced that a person who tells everyone that living in peace and together is a good idea is dangerous. Individual members of those said groups would never kill themselves or a person with obvious good intentions.

So what makes people easier to control when they are in a group with a large number of members? Do they get dumber? How do we calculate the intelligence quotient of a group?

The standard intelligence quotient test was created by a French psychologist Alfred Binet and was later revised by Levis M. Terman. It is basically mental age divided by biological age multiplied by 100. It is greatly unreliable because the test assumes that, mentally, the older you get the wiser you become (which is a shame coming from a psychologist because interview with elders over 100 years of age reveal that they become more childish). One other factor that makes this test unreliable is the younger you take the test the higher your IQ score gets. For example let's take a child who is 4 years old and by some bored parent was taught how to read and count. If that child takes the test his or her mental age is about 8. When calculated this child's IQ score is 200. The highest IQ score ever recorded was Marlyn vos Savant with 228 (this is the reason for using the word savant instead of genius).

What does that prove? That an educated but unemployed parent's child has a higher IQ?
Definitely not. If that child learned how to read on his own or with minimal help we can say that he/she is gifted.

We didn't give ourselves the title master of nature just because we're vein though. There are these gifted children who can devise their own calendars at the age of 10 or force their teachers to quit drawing and do only sculptures at the age of 14 (this is Leonardo da Vinci by the way). Then there is this other group of individuals who do not have gifts but have an immense devotion and ambition. They learn how to do something and work on it intensely to become almost excellent (yes they are usually annoying people who have nothing else in life but the thing they devoted themselves to -like in the case of Michelangelo).

These two groups of people create technology and art. They send people to the moon or harvest electricity from rivers by building dams. Some others observe and copy nature and some up with the parachute (inspired by the seeds of certain plants) or the most efficient tire patterns (inspired by reptilian feet). We can see people can be greatly cunning if they are left alone or in small groups. The larger the group gets the idiotic they act.

Consider a group of scientists who sent a shuttle to outer space. If a problem occurs none of those so called geniuses can come up with a solution together. They need to separate in to smaller groups which in turn divide into groups of two or three. So why can't they come up with a way to save those people who would either freeze in space or fry while waiting to crash and get pulverized?

My theory for this is that the group’s intelligence quotient and that of individual members of the group have little to do with each other. One can easily see that a group of people as a whole act dumber than the member with the lowest intelligence score.

I came up with a formula which I (sadly) got to test a few times and found out that I was almost close to an answer. It's something like this: you pick the lowest IQ score in the group and divide it by the number of individuals in the group. If the population has 2 or less digits you multiply by 10, if it has 3 digits multiply by 1, if it has 4 or 5 digits divide by 10. If there are 6 or more digits the intelligence quotient is irrelevant because the members would either divide in to smaller groups or if that isn't possible they act like a herd of animals. Observe the fact that many people get trampled on in crowded meetings. Much like what happens in stampedes.

This is why professors and scientists throw chairs at each other in a formal and scientific convention.

Job Satisfaction?

On any weekday morning, take a look at people’s faces on the bus or subway. Do they look happy? How many of them are there because they want to be? OK, now you can stop staring. They will be there with the same bored and blank look in their eyes tomorrow. Most of them will avoid eye contact, or if it’s a Monday you may get some evil looks.

This is normal, right? People don’t look happy in the morning because they probably did not get enough sleep the night before. They don’t like Mondays because it’s the first working day after a break. This is almost the same reason why Friday is so special. Everyone hates Mondays and loves Fridays, right? Well, not the bosses.
By bosses, I do not mean your boss. I mean your boss’ boss. The top guy, the big man, the BOSS... To him every day is the same. He doesn’t rush to the subway with the day break. He doesn’t eat unhealthy food and wash it down with cheap imitation coffee either. Come to think of it he probably doesn’t even walk fast and runs only on treadmills.

He doesn’t have to do all these because he has you. He has a whole organization to keep him where he is and when you see him (like once in every 5 years) he gives the “We are one big family” speech.

I really don’t want to upset you but he does NOT care about you at all. Your newborn son or mother who has cancer are, to him, just distractions from your work. They look like they’re concerned about your well-being but that’s not because he cares about you but because he knows that happier workers are more efficient and productive. You see how close the family members are when you get the pink slip.

I’m sorry but no one cares about you. It’s not because Joe-from-the-next-cubicle hates you but because it’s every man for “the boss”. There’s nothing he can do for you either. He’s just a “nobody” like you and everyone else on the floor. The people who work on the lower floor are worse than you and the upper floor is a little better. The Big Man does not care about the altitude of your chair though. To him you are a just worker. You are not replaced by robots yet because of some technical difficulties but in a few years that will be possible. That will make the boss man happier because you (as a carbon based life form) require a lot to work. You should be thankful because Canada has Charter of Rights and Freedoms. If these rights were not written down some time ago you’d be treated worse than our metallic brothers are. To be precise, you’d be exactly like sweatshop workers. You would not sweat as much because the country is cold but not to worry… people work faster in the cold.

The system has changed a little but you and I my friend are still slaves. Our trustworthy friend Wikipedia defines slavery as “a system under which people are treated as property to be bought and sold, and are forced to work.” In this system
people can be held against their will, are deprived of their right to leave, to refuse to work and to demand compensation.

Do not, for a second, think that the world is free from slavery. Do you have any idea how many committed suicide in the factory that produces your iPods and iPads? Did you know that the company put up nets between buildings to cut down on the fatalities? You see they did not try to make the conditions better. They just stopped slaves from hitting the ground.

I have a few questions for you.

-Can you give a break whenever you want?

-Can you quit on a whim?

-do you think your paycheck is fair?

If you answered any with yes; you my friend are a modern day slave. You may argue that you can choose your profession and the company you work for but having the chance to pick the slaver you want does not make you less of a slave.

Think of it like this. You always wanted to be an engineer. You worked really hard to get into a university. You are taught mainstream science, because that’s where the money is. No one cares about Schrödinger’s cat because a dead radiated cat and a live radiated cat cost about the same amount. In the end you might turn out to be the best engineer of all time but by then you are so specialised that you can’t do anything else. You cannot make your own clothes or find sustenance which is not sold somewhere. You cannot fix plumbing or your relationships. You are given pieces of paper which can be traded for these services. You get what you pay for, so you never actually expect the same service the big man gets. The food you buy either gives you cancer or lowers your IQ score. The clothes you buy last only for a few years.

With the new system, the boss does not have to provide shelter or food for you. The sad thing is the quality is not that better. You think your house is better than a slave pen because you have a sofa, TV etcetera but, no, sorry, you were tricked into buying those from the boss-man’s friends. The sofa is there so your back doesn’t hurt while you watch TV and the TV is there because it’s cheaper than hiring people to whip you afterhours.

This may be the reason for “the Case of the Mondays” or “Thank God It’s Friday”. I think deep down we all know we waste our lives working so that the big guy lives in comfort. We feel there is something wrong with the system. Not only that, something is missing, right? You had this feeling since you started working. Oh, OK, I’ll just go ahead and say it, so you can keep on doing the job you hate. It’s the whip. Without the whip we say “Sure Boss” and not “Yes Master”.

17.02.2012

urun fikri

sakizdan daha yumusak ve kolay yutulabilen bir madde alinir. bu maddeye saglikli bir doz laksatif emdirilir. laksatif yalniz kalmasin diye su an bir cok sakizda mevcut olan temizleyicilerin OB-BAOV miktari da bu karisima eklenir.
urun 5 dakika kadar cignendikten sonra kolay yutulacak kadar yumusar. bol su yardimiyla yutuldugunda mevcut olan veya olmayan kabizlik hissiyle beraber urun de vucuttan uzaklasir!
bu urun su an mevcut sindirimi hizlandiran sicamiyoruz yogurtlarina alternatiftir ve raf omru daha uzundur.
adini siz koyun.
lakin urun adinda ismimi istemiyorum, neticede laksatif urune isim vermek istemem.

23.01.2012

sükunet?!

Bu sabah cok sinirli uyandim. Ilk kez olmuyor o yuzden noluyor acaba diye pek dusunmedim. Genelde ruyamda kotu birsey gormussem boyle oluyorum, gun icinde bir seye sinir olmussam ve bu sinir olmuslugumu zor bastirabildiysem de oluyor. Kendimi gulmeye zorladigimda ertesi gun ellerim kasiliyor hatta olmayan tirnaklarimi avucuma batirana kadar yumruklarimi siktigimi farkediyorum.

Hayat guzel aslinda. Cevrede olanlar degil benim basimdan gecenler guzel yani. Ulkemin nasil yonetildigi karimla sarilip film seyrederken aklimin ucundan gecmiyor. Kedim gobek masaji yaparken dunyanin paragoz gotler tarafindan yonetildigini ve bu orospu cocuklarinin kendilerini insanliktan ustun olarak gormelerini dusunmuyorum. Baharatliktan kekik ve pul biberi alirken aslinda mevcut duruma laf eden bir cok kisinin zengin olma hayalleri kurdugunu ve bir sekilde yoneten %1'e ozendigi gercegi mutfakta olmuyor.

Sabahlari kalktigimda yastigi parcalamak, dusa girdigimde duvara sert bir kafa atmak istiyorum. Dislerimi fircalarken lavaboya degil haliya tukurmek istiyorum.

Sorunun bende oldugunun da gayet bilincindeyim. Butun dunya boktan dedigimde gozumun onune cocuklar geliyor ve biraz sakinlesiyorum. Sonra ailelerini goruyorum ve o yavrularin ileride benim kadar mutsuzluga alismis tipler olabileceklerini dusunuyorum. Uzulmekten cok sinirleniyorum bu duruma.

Birilerinin bana surekli komut vermesi, istemedigim ve ihtiyacim oladigi halde tavsiye almak veya sacma sapan sebeplerden azar isitmem, pirenin deve olarak gorulmasi yuzunden yasanan panikleri hakli gormemin beklenmesi ve/veya surekli bazi kaliplara uygun davranmam gerekiyor olmasi beni gercekten cok ama cok sinirlendiriyor.

Bu saydigim seyler disinda herkesi sinir eden seylerden de geriliyorum da bu liste ise salaklik, saygisizlik vesaire seklinde uzayip gidiyor ve zaten herkesin bildigi bir kelime grubu oldugu icin fazla uzerinde durmak istemiyorum.

Sanirim benim bu halimin primer sebebi bu durumlardan tiksindigimi ve bir cisimleri olsa paramparca edecegimi herkese soylemis olmam. Lakin bunu etrafimda goremiyorum. Bir paragraf once yazdigim seyler esimin hobileri. Kendisi bir ara puzzle yapmaya baslamisti ama oteki hobilerin yerine degil yaninda yapmisti... Neyse ki yalniz da degil. Silah arkadasi cok...

Surekli guluyor veya espri yapiyor olusum yavsak ve hicbir seyi umursamaz biri oldugum olarak algilaniyor ki bence bu inanc dupeduz salakca. Bir kere dogru durust espri yapabiliyor olmam icin cevemi gozlemlemem gerekiyor ki bu umursamaz birinin yapabilecegi birsey degil. Yavsak biri olsaydim da etrafimda gicik oldugum insanlar olacakti ve bu da surekli gulumsememi engeller. Got that?

Iyi, anladiginiza sevindim. Lakin ne yazik ki onumuzdeki gunlerde de ayni dertten muzdarip olacagim zira esas muzdaripligim yuksek zekadan kaynaklaniyor biliyorsunuz. Hayata dair herseyin bana zor (veya blogun ismindeki haliyle mesakkatli) olmasinin temel sebebi budur. Bunyede Cassandra kompleksi olmasi da hic yardimci olmuyor acikcasi. Insan on bininci "ben soylemistim"den sonra vazgeciyor. Soylediklerimin hicbir seyi degistirmeyecegini bilmek Cassandra'nin lanetinin buyukce bir bolumu.

Sanirim bu diken ustunde olma hali sabah islak yastikla karsilasinca siddet uygulama istegi yaratiyor... yoksa kalkip birilerini parcalama istegim hep kafamin arkasinda "sapla! sapla! sapla!" diye fisildamiyor. Sadece bazen oluyor bu ehehe.

Neyse bu eglenceli yazimdan sonra kimseyi ilgilendirmeyecek bir kac iyi haber vereyim ki cesit olsun (ya da ne biliyim ya...)
Burada floridsiz dis macunu buldum. Yesil elma aromali kendisi. Paradontax adli berbat tadli seyden kurtuldum. herkese tavsiye ederim.

16.01.2012

Dinbazligi deneyin? Bu aralar cok moda...

Zannedilenin aksine Maya takvimi 2012de bitmiyor. Yeni saatli Maya takvimi alma zamanimiz 2011 sonlarina denk geliyordu. Koptu mu kiyamet?
Hayir
yani sanirim... 2011 benim icin aslinda cok da kotu gecmedi aslinda da haberlerde hic iyi sey yok anasini satayim. Dunya genelinde bir sansur kafasi bas gostermeye basladi. Bundan once de pozitif bilimi iplememe ve hic akredite olmayan kurumlardan edinilmis unvanlarin arkasindan "evrim teorisi sadece bir teoriden ibarettir gercek degildir" gibi laf uretimleri vardi. Vardi diyince gecmis zaman kullaniyorum ama bitmis degiller. Gozunun onundeki delilleri mumkun oldugunca sacma yorumlamak gibi de huylar edinilmeye baslandi.

Neden beyni sadece kan sogutma organi olarak kullaniyorlar bilmiyorum ama ortaya cikan laflardan bir suru stand-up cikarilabilirdi. Galiba bu adamlarin "Bizim agzimiz laf yapmaz. Cahiliz. Bu adam da bizim cemaatten olduguna gore, agzi da laf yaptigina gore, onun aciklamalari kesinlikle dogrudur." gibi bir kafa yapilari var. Akilli tasarimi savunanlarin fosillerle ilgili yaptigi son aciklama butun dinozorlarin otobur oldugu; bir noktada yiyecek bulmak icin topragi kazip bulamayinca acliktan orada oldukleri seklinde. Butun dinleyenler vay be aslinda ne kadar basitmis diye dinliyor bunu... Biri de cikip "bu hayvanlar niye o kadar acikmis? Onlar o kadar acken insanlar neyle besleniyormus?" diye sormuyor.
Bu ornek kuzey Amerika kitasindan
Bir de bunun yerli versiyonlari var ki Dunya'yi Gunes'in aydinlatmadigini acikladilar.

Cok uzuluyorum gercekten.

Dinci kesimin son yillarda her dakika fil yukuyle para kaldiriyor olmasi da medyayi elegecirmelerine olanak verdi...
Sonuc olarak bugun samanyolu tvde bir yemek programinda nasil cay demlenecegine dair bir sey seyrettim. OHA diye bagirdim cunku cay aslinda mutfak kapisinda goz kapatip 25 kere estafurullah cekip sonra niyet ettim niyet eyledim cay demlemeye dedikten sonra sag adimla iceri girerek demlenirmis... Ben zaten Earl Grey seviyorum. Gavur icadi o...

Bir de Adnan Oktar var. Fenomen kendisi. En son cennetteki pazarlarin ne kadar guzel oldugunu anlatmis. Programin tamamini seyretmedim (ne seyredicem zaten) ama bir insan ne kadar deli olursa olsun (ki Adnan hoca Paranoyak Sizofreni hastasidir) durduk yere cennetteki AVMlerden bahsetmek istemez. Yanindaki hatunlar sormustur gibi geliyor. Cok modern cennetteki pazarlar, merdivenleri falan harika diyor hoca. Ne zaman oldu ne zaman dirildi bilmiyorum. Ilgilenmiyorum diyemeyecegim cunku ilgilenmeye ilgilenmeye tepemize ciktilar. Ve son aciklamalarla goruyoruz ki arkadaslar doymamis... ziynet gostermemek lazim diye sari altin takmiyorlar ama Istinye Park bir kisinin alisverisi icin kapatilabiliyor.

Bilimin ve iletisimin onu kesilirken tek gercek ozgurluk ibadet ozgurlugu halini aldi. Bu durumu degerlendiren 19 yasindaki bir felsefe ogrencisi Church of Kopimism'i kurdu. Bu inanca gore bilgi kutsal ve kopyalamak ve yaymak ibadet. Aklini din ve/veya para burumus varliklara karsi cok guzel bir durus olarak gordugum icin hemen gittim kaydoldum. Benim gibi kac uyesi var bilmiyorum ama ben ayni zamanda pastafarianim.
Bu durumda bir dinim ucan spagetti canavarina digeri de bilgiye inaniyor.

Anneannem bu duruma cok uzulse de aslinda onun inancina gore ben hayrani oldugum insanlarin yanina gidecegim.

Biraz "zamaninda burdan arsa cevirseydik simdi zengindik" lafina benzese de bazen keske tarikat kursaydim diye dusunmuyor degilim. Bakin Ron L. Hubbard'a kendisi yillarca bilim-kurgu yazarligi yaptiktan sonra son kitabini din olarak yaydi. Scientology dedigimiz sirk bundan ibarettir. Evet sirk deyince aklimiza cadir, goriller, kaplanlar vesaire gelse de scientologyde bunlar yok. Onun yerine Hollywood'dan hayvanlar edinmisler. Tom Cruise psikolojiye inanmadigini, sorunlarin egzersiz ve duzgun beslenmeyle ekarte edilebilecegini soyledikten sonra hamile karisinin plasentasini yemeyi planladigini aciklamisti. Gercekten berber fil benim ilgimi bu kadar cezbedemedi arkadaslar. John Travolta o kadar ucmadi (ama kendisi pilot?) ama o da scientologist.
neyse
Roncugumun bir sozu var ki aslinda neler kacirdigimi da ozetliyor.
"Zengin olmak istiyorsaniz din kurun"

14.01.2012

humanizm

Yarim yazilarimda kendimden bahsetmedigime inaniyor olacak ki gecenlerde biraz da kendinden bahsetsene dedi.
En sevdigim renk mavi. Bu gunluk bu kadar.

Ote yandan dunun 13. cuma olmasi vesilesiyle mahkeme salonu gezisine gittim. niye diye sormayin bilmiyorum. Sanirim cinayet davasiydi lakin olayi anlamak zordu cunku sanik avukatlarindan birisi bir bucuk saat kadar soru sordu ve sesi inanilmaz monotondu. Konusmasini bitmeden ciktik gerci de bir ara tek tanigin da gozlerinin kapandigini gordum gibi oldu. Neticede olay 2008de olmus biz seyretmeye geldik diye hakim "Cocuklar buraya kadar gelmisler bari bisey gorsunler. Hop! Supriiiz! Idaam" demedi tabi.
Mubasir 4 bardak falan buz yedi gerci. Buna bir aciklama bulamiyorum cunku dun deli gibi kar yagiyordu... Uyanik kalmaya calisiyor olabilir cunku sabah 9 falandi. Adamin isi o tamam o orada olmak zorunda da biz gene Tino adli SriLanka'li hocanin pesine takilmasaydik orada olmazdik. Tino da butun delilerle cinsel munasebet icerisinde oldugu icin orayi secmis olmali.

Neyse efenim bu benim gordugum ucuncu durusma mi ne. Hicbirinde bir karar gormedigim gibi hakimlerin "kodumu oturttururum bu mubasir kankam be" tavrindan baska da birseye sahit olmadim. Demokrasi ve modern hukuk boyle isliyor. Yavaaas yavas ve kimsenin bir isine yaramayacak sekilde.

Kanada icin cok guvenli memleket insanlar geceleri kapilarini kilitlemeden oturuyorlar gibi bir soylem var. Dogru evet kimse kapiyi acip da girmez eve ama yatarken kapisini kilitlememe delikanliligi oldugunu da sanmiyorum hani. Ote yandan Suudi Arabistan'a bakiyoruz adamlar aksamlari yatarken kapilarini kapatmiyorlar. Kilitlememek degil yani. Demek ki neymis? Bir iki kisinin elini kesersen etraf hirsizligin kotu sonuclari oldugunu cok cabuk ogrenir.

Simdi bunlari dedim diye aa raz recm hastasiymis demeyin. Kimsenin taslanmasi falan gibi bir istek veya tavsiyem yok. Ama iste biri bir bok yediginde durum ne kadar ciddi olursa olsun "avukatim cok iyi yea en kotu karar erteleme alirim" tavirlari benim hukuk ve adalete olan inancimi baltaliyor. Suc denen olgu anlamini yitiriyor gibi bir de.

Psikolog olarak humanist bir bakis acim olmasi lazim ama zor be. Gercekten zor. Neticede kimse durduk yere canavarlasmiyor. Biraz determinist gelebilir ama kimse bir sabah kalkip kendine hobi olarak pedofiliyi secmiyor. De zor iste surekli kimbilir neden boyle oldu diye sorabilmek. Bunun yerine kaslarimizi catip benim cocuguma yapsa oldururum diyoruz. Bu cumlede iki hata var. Bir- o cocuk senin cocugundan farkli degil. Kalk oldur adami demedim ama simdiye kadar nerdeydin? Senin cocugunun basina boyle bir durum gelse ne kadar engelleyebilirsin? Bu cocugun ana babasi uyduruk kisiler mi? ezik karakterliler mi yoksa?
Iki- Oldursen cocugun rahata kavusacak mi? Elinde basladigin andan daha fazla canavar yok mu artik? Sen cezaya kim olarak karar veriyorsun?

Bu ve benzeri kafa karisikliklari humanist kafayi humanitarian hale ceviriyor lakin buradaki humanitarian klasik anlam disinda biraz... Daha cok diyetle ilgili sanirim... Vejeteryan gibi.

Dunya'nin neden adaletsiz, pis ve adilerle dolu bir yer olduguna dair teorilerimi de daha sonra okursunuz...